6 Mayıs 2013 Pazartesi

İlk gözyaşı

Evin içinden gelen manasız ve ürkütücü seslerden dolayı defalarca uyanan Deniz, sonunda koynundaki adamı uyandırmaya karar verdi. M'in hafıften kıpırdanmasını fırsat bilerek sol elinin işaret parmağını önce sırtında sonra göğsünde gezdirdi. Bedeninde dolaşan parmaklardan, büyük ihtimalle farklı anlamlar çıkaran M. gözlerini hafiften aralayarak Deniz'e baktı.

Deniz'in gözleri ıslaktı.
Deniz, dimdik bakıyordu yüzüne.
Deniz'in yanaklarına birkaç gözyaşı yuvarlanıyordu.

M. uyandı. Uyuyamamacasına.

-Neden ağlıyorsun?
+Korktum.
-Neyden korktun?
+Çok ses vardı.

Bu çok saçma, diye düşündü M. Olanlara anlam veremiyordu. Deniz'in ona arkasını dönmesinin, içi ölmüş gibi davranmasının sebebini bulamıyordu. Hayatında daha önce hiçbir kadını teselli etmemiş bir adam olmak ilk kez ağır geldi ona. Ne söyleyecek kelimesi vardı, ne de sarılmaya mecali. İstedi ki, Deniz ona sarılsın. Kadın taşlaşmıştı sanki. Söylediklerine tek kelimelik cevaplar veriyor, yüzüne hiç bakmıyordu.

Bir yerlerde yanlış bir şeyler yapmış olmalıyım, düşüncesi M.'nin iyice kilitlenmesine sebep oldu. Belki birer sigara içseler, bir şeyler yeseler anlatırdı Deniz gerçekten neden ağladığını. Ama diretmişti işte, kalkmıyordu. Hatta neredeyse M'i yanından kovacaktı. Bu muameleyi hak etmediğine inanan M. çıktı odadan ve mutfağa geçti. Balkon camından karşıdaki yola bakarken gitmeyi düşündü, bu sefer de yapamadığına inandı.

Yavaşça salondaki kıyafetleri üzerine geçirdi, burada soyunmuş olduklarına şükrederek. Deniz'in çiçekli elbisesi ayaklarına dolandı, kokusu burnuna.

-Olmadı be çiçeğim, bu sefer de olmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder